İKTİDARIN ÖMRÜ KISALDIKÇA KUYRUKLAR UZUYOR!
01.12.2021
İKTİDARIN ÖMRÜ KISALDIKÇA KUYRUKLAR UZUYOR!
Genel Başkan Vekilimizi Prof. Dr. Sabri Tekir yaptığı basın açıklamasında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.Değerli Basın mensupları,
Değerli konuklar
Saadet Partimiz tarafından periyodik olarak gerçekleştirilen basın toplantımızı teşrif ettiğinizden dolayı hepinize hoş geldiniz diyor, saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bugün 2021 yılının son ayı olan Aralık ayının ilk günü. Bir ay sonra 2021 yılını bitirmiş ve 2022 yılına girmiş olacağız. Gelecek zamanların milletimize, tüm insanlığa hayırlar getirmesini C. Hak’tan niyaz ediyorum.
Olumsuz Hava Koşulları
Hepinizin yakından izlediği gibi birkaç gündür ülkemizin önemli bir bölümü olumsuz hava koşulları içinde bulunmaktadır. Hafta başından itibaren İstanbul, İzmir ve Ankara başta olmak üzere, birçok bölgemizde ve ilimizde var olan olumsuz hava koşullarından etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine de sabır ve başsağlığı diliyorum.
Yazın yaşadığımız deprem, yangın ve sel gibi afetlerin yanında karşılaştığımız bu fırtına sonrası acı tablo, yapılardaki eksiklikleri, denetim yetersizliğinden ve yapılara proje dışı eklemelerden kaynaklanan can ve mal kayıplarının derecesini bizim açıkça görmemizi sağlamıştır. Artık daha fazla gecikmeden, gerekli tedbirlerin alınması, var olan eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.
Şanlıurfa ve İlleri Ziyaret
Saadet Partisi olarak, biz çeşitli vesilelerle ülkemizi tarıyor, muhtelif vilayetlere gidiyor, orada halkımızla birlikte olmayı tercih ediyoruz yine çeşitli vesilelerle ülkemizi karış karış gezmeye ve her fırsatta vatandaşlarımızla bir araya gelmeye devam ediyoruz.
Sayın Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu bu haftasonu Saadet Partimizin İl Kongresi vesilesiyle Şanlıurfa'daydı. Bendeniz de Saadet Partimiz İstanbul İl Divanı vesilesiyle İstanbul’daydık. Genel Başkan Yardımcısı diğer arkadaşlarımız da başka illerde ve ilçelerdeydi. Şanlı Urfa’mızın 6. Olağan İl Kongresi Genel Başkanımız ve iki Genel Başkan Yardımcımızın katılımı ile büyük bir coşku ve heyecan içinde gerçekleştirildi. Basın mensupları ve STK temsilcileri ile bir araya gelindi. Vatandaşlarımızın yaşadıkları problemler ve onların talep ve beklentileri dinlendi. Arkadaşlarımızın ziyaret ettikleri bütün bölgelerde, buna Şanlıurfa da dahil, öncelikli gündem ekonomiydi. Hayat pahalılığı, işsizlik, yüksek enflasyon, her gün arka arkaya gelen zamlar ve Türk parasının değerinin erimesi,her geçen gün düşen alım gücü ve geçim sıkıntıları gibi başlıklar. Maalesef sokaklarda, çarşı-pazarda, evlerde insanlarımız canlarını yakan ve gittikçe zorlaşan hayat şartlarını konuşuyorlar. Gittikçe boşalan tencereler konuşuluyor. İleriye yönelik umut kapılarının açık, alınan tedbirlerin olumlu sonuç vermesini bekliyorlar.
İktidarın Ömrü Kısaldıkça Kuyruklar Uzuyor
Vatandaşlarımızın umutlarının azalmasına neden olan çok şeyleri sıralamak mümkün. Hükümet, bu umutları besleyebilecek mesajlar vermek yerine, umutsuzluğa sevk edecek politikalar uygulamakta ısrar ediyor. Nitekim,
- Her gün yeni bir zam haberi ile uyandığımız, artık hiçbir şeyin fiyatını tam olarak bilmediğimiz günleri yaşıyoruz. Vatandaşlar bir ürünü pahalı diye almamak ile yarın daha pahalı olacak diye hemen almak arasında gidip gelen bir bocalama içinde.
- Her gün yeni bir kuyruk görüntüsüyle karşılaşıyoruz. Akaryakıt kuyruğu, indirimli ürün kuyruğu derken; fırıncıların son 3 ayda başta un olmak üzere temel hammaddelere %100’ün üzerinde gelen artışlar sonrası uyguladıkları zam, ekmek kuyruklarını da beraberinde getirdi. Simit 3.5 TL’ye yükseldi. Artık siyasiler simit - çay hesabı yapmaya cesaret edemeyecekler. Gerekli tedbirlerin alınmaması halinde, yakında bu kuyrukların daha da artması ve yaygın hale gelmesi muhtemeldir.
- İktidar sanki çok marifetmiş gibi 19 yıldır bu ekonomik modelin hazırlığını yaptığını söylüyor. Cumhuriyet, çok ağır bedellerin ödendiği kurtuluş savaşından sonra bile, o zor şartlarda bir kaç yıl içinde ekonomik kalkınma hamlelerini yürürlüğe koymayı başarmıştı.
- O günün “gerçek kurtuluş savaşı” ile bugün bir algıdan ibaret olan “kurtuluşsavaşı”nabakınca iktidarın başarısız ekonomi politikası kendini daha net bir şekilde gösteriyor. Askeri vesayet ile mücadele edeceğini, militarist irade yerine sivil iradeyi güçlendireceğini vaat ederek iş başına gelen Ak Parti, uyguladığı başarısız ekonomi politikalarının yol açtığı hasarı, MGK Bildirisi’nde yer vererek yine güvenlikçi bir dil ile örtmek istiyor. Halbuki ekonomide başarı güvenlikçi politikalarla değil, güven veren politikalarla sağlanabilir.
- 19 yıldır hazırlığı yapılan bu ekonomik model; her geçen gün uzayan ve artan kuyruklar, marketlerde ürünlere kota getirilmesi, her gün yeni bir zam, artan işsizlik, artan yoksulluk, paranın alım gücünün her gün düşmesi, hayat pahalılığının – yani geçim zorluluğunun her geçen gün daha da can yakmasından ibaret… gibi görünüyor. Bu ekonomik model; belli ki, asgari ücretlinin her geçen gün eriyen maaşının daha da erimesi, ucuz iş gücüne çevrilen ülkemizin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi demek ise, bu politika ancak güvenlikçi politikalarla sağlanabilir. Hükümetin tercihinin de zaten bu yönde olduğu anlaşılmaktadır.
- Daha da fakirleşeceğimizi, artan dolar kuru sayesinde yabancı yatırımcıların ucuz işçi çalıştırmak için iştahla ülkemize geleceğini söylemekten çekinmeyen bu ekonomik model bize sadece yoksulluk, uzayan kuyruklar, hayat pahalılığı vaat ediyor. İnsanımızı da yabancı sermayenin ucuz işgücü kaynağı haline dönüştürür. Bunlar, sadece basireti bağlanmış sonuç vermeyen çırpınışlar olarak nitelendirilebilir.
- İktidarın ömrü kısaldıkça, kuyruklar uzuyor! Kuyruklar uzadıkça, iktidar yönetme yetisini daha çok kaybediyor!Sonuçta, panik havası içinde milletimizi sadece fakirleştirecek bir uygulamayı model olarak takdim ediyor. İktidarın, kendisini daha da yoksullaştıracağını söylediği milletimize bu vesileyle açık çağrıda bulunuyorum: Türkiye, bu ekonomik tabloyu, bu umutsuzluğu, bu fakirleştirme modelini hiç ama hiç haketmiyor. Biz bunları düzeltmeye talibiz. Bunu başarmak hiç ama hiç zor değildir!
Yeniden Değerlendirme Oranı Düşürülmelidir
Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, 2022 yılı için yeniden değerlendirme oranı %36,2 olarak belirlenmişti.
TÜİK tarafından açıklanan enflasyonun % 19,89 olduğu ülkemizde; Bakanlığın vergi, harç ve cezalar için %36,2 oranında zam yapması,sanırım enflasyonun gerçek seviyesi hakkında bize çok şey söylüyor.
Bu gerçeği bir tarafa bırakırsak, devletin resmi enflasyon rakamlarının bile üzerinde belirlenen ve son 19 yılın en yüksek seviyesinde olan bu artış; bu ekonomik şartlarda vatandaşımızı hiç şüphesiz son derece zor durumda bırakacaktır.
Milletimiz son 5 yılda 5 trilyon 580 milyar lira, dolar bazında ise 2 trilyon 50 milyar dolar vergi ödemiştir.. Ödediği iç ve dış borç anapara ve faiz olarak toplam borç da yine aynı miktara ulaşmaktadır.
Milletimiz hem pandemi şartlarında hem de böylesi bir ekonomik darboğazda bile hedeflenenin üzerinde vergi ödeyerek üstüne düşeni görevin fazlasıyla yapmıştır.
Bu sebeple; kelimenin gerçek anlamıyla ekonomiye karşı bir “yaşam” mücadelesi veren vatandaşlarımızı rahatlatmak adına yeniden değerlendirme oranlarının gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyorum. Veya, memur, emekli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın da maaşlarını yine %36’dan daha fazla, mesela en az %40 oranında artırılması çağrısında bulunuyorum. Böyle bir politika, enflasyonu azdırması bir yana ekonomide istikrarı sağlayacak ve hatta daha dinamik bir ekonomik yapıyı ortaya çıkaracaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı, 1 Ocak sabahına kadar bu konuda bir adım atabilir, yeni ve makul bir oran belirleyebilir. Bazı müteahhit ve işadamlarının milyarlarca liralık vergi borçları silinebiliyorsa, yine kamu bankalarından alınan krediler hala ödenemiyor ve kendilerine bu konuda her türlü kolaylık sağlanabiliyorsa, bir ekonomik savaşın içinde bulunan vatandaşlarımıza da aynı hamiyetperverlik gösterilebilir, hatta gösterilmelidir diye düşünüyorum.
İktidarın Rakamları ile Milletin Yaşadığı Gerçekler Örtüşmüyor
Basımızın ve kamuoyunun takip ettiği gibi dün hükümet tarafından açıklandı: Türkiye ekonomisi 2021 yılının üçüncü çeyreğinde %7,4büyümüş(!) Bu büyüme vatandaşa ne zaman yansıyacak, gerçekten de yansıyacak mı merak ediyoruz.
Bunun yanında, bunu vesile kabul ederek bir başka şeyi insanımızın dikkatine sunmak istiyorum. Ekonomideki tüm dalgalanmaları, sıkışıklıkları ve olumsuzlukları "dış güçler etkisi" söylemi ile açıklamaya veya kamufle etmeye çalışan iktidar, aynı zamanda meydana gelen ekonomideki olumlu gelişmeleri ise (varsa tabii); bununla da övünebiliyor.
Şimdi soruyoruz; madem %7,4 büyüdük ve madem dış güçler ülkemize operasyon çekiyor; bu nasıl başarıldı? Veya bu da mı başka dış güç mihrakların desteği ve yardımı ile gerçekleşti? Vatandaşın bunu sorgulamaya hakkı olsa gerek.
Demek ki, isteyince olabiliyor. Demek ki "dış güçlere" rağmen başarı elde edilebiliyor. Yaşadığımız son gelişmeler karşısında iktidarın eylem ve söylemlerine baktığımızda diyeceğimiz şey şudur:
Sizin rakamlarınız, insanımızın yaşam şartlarıyla örtüşmüyor. Çünkü,
-İnsanımız işsizlik ve enflasyonun ağırlığı altında bir yaşam sürüyor, siz işsizlik ve
enflasyonla alakalı düşük rakamlar vermekle memnun oluyorsunuz. Vatandaşın da memnun olmasını bekliyorsunuz.
-Biz hayat standartları değişsin diyoruz, siz telaşla rakamları değiştirmeyi tercih ediyorsunuz. Sizin çözümleriniz, ülkemizin sorunlarıyla ilgilenmiyor ve örtüşmüyor.
-Biz, gençlerimizin gelecek kaygısıyla yurt dışına gitmek yerine onların istihdamı, gelişmesi, üretici güç olarak ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasi geleceğine katkıda bulunmasıyla ilgilenin derken siz sorundan kaçıyorsunuz, ancak iktidarınızın geleceği ile ilgili kaygılandığınızda kolları hemen sıvıyorsunuz. Kaygınız, sadece kendi iktidarınız mı?
-Biz insanımızın önüne çıkan engellerin kaldırılması için uğraşıyoruz, uğraşılmasını istiyoruz, siz ise seçim barajıyla uğraşıyorsunuz. Öyle görünüyor ki Sizin ölçüleriniz bizim ölçülerimizle örtüşmüyor.
-Biz ülkemizin kaynakları insanımıza aktarılırken adil bir paylaşım olmasını istiyoruz, siz ülke kaynaklarını aranızda ve yandaşlarınızla paylaşmayı tercih ediyorsunuz.
-Bütün bir ülke çalışıyor, emek veriyor; siz ise kazancı yandaşlarınıza ve faizcilere pay ediyorsunuz.
Sizin asgari dediğiniz ücret; bize insani gelmiyor.
-Siz vatandaşın geliri asgari olsun diyorsunuz, biz ise insani olsun diyoruz.
-Siz, çalışan insanlara açlık sınırının altında bir asgari ücreti vermekte beis görmüyorsunuz. Biz ise insanca yaşamı karşılamayan hiçbir ücreti içimize sindiremiyoruz.
-Siz yaşamın asgarisini, biz ise yaşamın insanca olanını sunuyoruz. Bu yüzden "asgari değil, insanca yaşam ücreti" istiyoruz. Siz toz pembe pencerelerinizden bizim bakış açımız kadar geniş ve net göremiyorsunuz. Toplumsal havanın renklerini karıştırıyorsunuz Bu da sizin aklınızı karıştırıyor.
-Siz etrafınıza baktığınızda bir grup mutlu azınlık görüyorsunuz; biz ise etrafımızda insanımızın bizatihi kendisini görüyoruz.
-Konuşuyor, dertleşiyor ve toplumun büyük bir kesiminin 18-19 yıl sonrasında mutsuz edildiğini, huzursuz bırakıldığını görüyoruz. Siz sorunları reddediyor, biz ise çözümler üretiyoruz.
-Biz insanımızdan dinlediğimiz her konuyu muhalefet sorumluluğu dahilinde duyuruyor, siz ise bu sorunların varlığını reddediyorsunuz.
-Siz bir sorun dile getirildiğinde “Dış güçler, vatan hainleri, eskiden daha kötüydü.” gibi 19 yıllık iktidar döneminizi, sorumluluk döneminizi görmemezlikten gelerek anlamsız şeyler söylemeye çalışıyorsunuz; biz ise tarımdan teknolojiye politikalar geliştirmeye çalışıyoruz.
Doğrusu 19 yıllık kesintisiz bir iktidar için geçmişte takılıp kalmak hiç te övünülecek bir şey değildir; dolayısıyla nerede bir sorun varsa 20 yıl, 30 yıl hatta 80 yıl öncesinden örnekler vermekten kaçınmanız iktidar için daha yakışır bir tutum olacaktır.
Bütün beceriksizliklerin üstü “dış güçler” masalıyla örtülemez. Sonra insanımız 30 yıl öncesinin dış güçler masalını dinleme takatını kaybetmiş durumdadır.
İnsanımız artık geçmişle korkutulmayı değil, geleceği konuşmak istiyor. Güzel şeyler duymak istiyor. Aslına bakılırsa gönlünden SAADET PARTİSİ iktidarı geçiyor ve Saadet iktidarını istiyor.
Ve biz insanımızla geçmişten de konuşsak gelecekten de konuşsak onların gözünde korkular değil, umutlar canlanıyor. Çünkü Saadet Partisi büyük hizmetlerle, güzel işlerle hatırlanıyor.
Bizim bugüne kadar yapmış olduğumuz icraatlar; ülkemiz ve milletimiz için en büyük umuttur.
Dün yaptık, bugün de yaparız. Sorunları dün çözdük, bugün de çözeriz Allah’ın izniyle.
Dün her kesime güzel zamlar verdik, bugün de veririz.
Dün dış borcu bitirmiştik, bugün de bitiririz.
Çünkü dün ürettik, bugün de üretiriz. Ülkemizin ihtiyacı da bundan ibarettir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorun.